Enerji verimliliğini sadece 21. yüzyıla ait bir moda şeklinde görmemek gerekiyor. Uluslararası Enerji Ajansı’nın daha bu yüzyılın başında yaptığı araştırmaya göre, gelişmekte olan ülkelerden kaynaklanacak olan enerji talebi sebebiyle 2030 yılına geldiğimizde ciddi bir problemle karşı karşıya kalma ihtimalimiz var.

Şöyle ki, insan nüfusunun geometrik ama kaynakların aritmetik şekilde artması sebebiyle sadece gıdada değil enerji kaynakları açısından da ciddi sıkıntılar yaşanması ihtimali bulunuyor. Böylelikle su savaşların yanına, sadece fosil yakıtlar için değil alternatif enerji kaynakları ile ilgili savaşların da eklenebileceği anlaşılmış oldu. Elbette gelinen noktayı sadece ekonomik açıdan incelemek bizler için faydalı olmayacak.

Diğer taraftan, enerji verimliliği ile alakalı yapılan çalışmaları birbirinden bağımsız birimlerce gerçekleştirildiği, bu sebeple koordinasyonunda büyük güçlük çekildiği, aynı konuda neredeyse yüzlerce bağımsız çalışmanın yapıldığı bir durum da söz konusu. Bahsedilen bu çalışmalarda ortaya konan çarpıcı rakamlar ve kaybedilen değerin ekonomik büyüklüğü, aslında bu konuda atılacak adımları engelleyenlerin vazgeçmek istemedikleri kazançlarını da göstermektedir. İnsanlığın iyiliği, tabiatın korunması, çocuklarımızın geleceği için atılan her adımın mutlaka karşısında dikilecek menfaat odakları olmuştur, olacaktır da.

Belki de bundan da önemlisi, enerji verimliliği ve çevre sağlığı ile alakalı atılan adımları ve enerji verimliliğiyle ilgili gösterilen çabaları toplumun canı gönülden desteklemesini kendine fırsat olarak görenlerin, yukarıda belirtilen halis niyetlerle çelişen uygulamaları ortaya koymalarıdır. Bu odaklar, işlerini doğru yapan kişileri ve kurumları hedef alan şekilde sosyal medyayı kullanmakta, kendilerine ekonomik çıkar sağlamaktadır. Bunu da insan sağlığı ve çevre sağlığını bozmaya cüret edecek şekilde yapmaktadırlar.

Ne yazık ki yaşadığımız dünya için gerekli her adımı pahalı olarak nitelendirip, topluma zararlı olan ucuz çözümlere ya da alışkanlıklara ilgi göstermekteyiz. Bazı çözümlerin maliyetli olduğu bir gerçektir, çünkü bunun sebebi basittir: Bir güzelliği yok etmek için harcanan emek ve kaynak fazla değildir. Ancak söz konusu güzelliği geriye getirmek için harcanan emek ve kaynak her zaman daha fazladır.

Yukarda sadece birkaç tanesinden bahsettiğim sebepler bizlere VERİMDER’i kurmak konusunda cesaret verdi diyebilirim. Enerji verimliliği konusunda en doğru çözümleri konuşmak, tartışmak ve kamuoyu ile paylaşmak birinci, söz konusu çözümleri rasyonel maliyetlerle sürdürülebilir şekilde iş dünyasının ve vatandaşların hizmetine sunmak için doğru finansal modeli tasarlamak ikinci görevimiz olarak ortaya çıkıyor.

Sivil toplum kuruluşlarının görevi öncelikle üyelerinin evrensel ahlak çerçevesinde davranması için gerekli standartları belirlemek, sonrasında söz konusu standartlarla ilgili olarak kamuoyunu bilgilendirmek ve nihayetinde bunların uygulanabilmesini sağlayacak çalışmalarda bulunmak olarak nitelendirilebilir. Demek ki VERİMDER hem kamuoyuyla, hem akademiyle,  hem kamu kurumlarıyla, hem de özel sektörle oldukça yakın olacak, yakın çalışacak.

Daha önce bir çok mesleki toplum kuruluşunda, kanaat liderliği yapan kuruluşlarda ve benzeri görevlerde bulunduğum için derneğimizin doğru amaçla, doğru şekilde yapılandığını rahatlıkla söyleyebilirim. Önümüzdeki aylarda VERİMDER’in Türkiye’yi karış karış dolaşarak yukarıda bahsettiğim konularda aydınlatacağı, iç ve dış paydaşlarıyla optimal çözümleri optimal maliyetler ve finansman metoduyla kamuoyuna sunacağı bir süreç başlayacaktır.

Derneğimizin bu önemli görevde yolunun açık olmasını diliyor, kamuoyuna ve paydaşlarımıza başarılar diliyor, saygılarımı sunuyorum.

Prof. Dr. Emre ALKİN Verimder İcra Kurulu Başkanı